|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
some s.
|
bazı |
|
Perhaps I should just quote some figures.
Belki de sadece bazı rakamlar vermeliyim.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
some s.
|
biraz |
|
On the question of vulnerable consumers, this is an issue of some complexity.
Savunmasız tüketiciler konusuna gelince, bu biraz karmaşık bir konudur.
More Sentences
|
| 3 |
Yaygın Kullanım |
some s.
|
birkaç |
|
I have tabled some more for the vote tomorrow along similar lines.
Yarınki oylama için benzer doğrultuda birkaç önerge daha verdim.
More Sentences
|
| General |
|
| 4 |
Genel |
some people i.
|
bazı insanlar |
|
Sport as a leisure activity is a luxury for some people, for some women I should say.
Boş zaman aktivitesi olarak spor bazı insanlar için bir lükstür, bazı kadınlar için de öyle.
More Sentences
|
| 5 |
Genel |
some people i.
|
birileri |
|
Tom was looking for some people to help him move his piano.
Tom piyanosunu taşımasına yardım edecek birilerini arıyordu.
More Sentences
|
| 6 |
Genel |
some people i.
|
bazıları |
|
On the one hand, there are economic and military ties, and on the other, some people act as if she does not exist.
Bir yandan ekonomik ve askeri bağlar var, diğer yandan bazıları sanki o yokmuş gibi davranıyor.
More Sentences
|
| 7 |
Genel |
some things i.
|
bazı şeyler |
|
Some things were possible, but only very little.
Bazı şeyler mümkündü ama çok azı.
More Sentences
|
| 8 |
Genel |
some feelings i.
|
bazı duygular |
|
I still have some feelings for her.
Onun için hâlâ bazı duygulara sahibim.
More Sentences
|
| 9 |
Genel |
some dreams i.
|
bazı rüyalar |
|
Some dreams are a glimpse of the future.
Bazı rüyalar geleceğin bir anlık görüntüsüdür.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
want some answers f.
|
bazı cevaplar istemek |
|
I want some answers and I want them now.
Bazı cevaplar istiyorum ve onları şimdi istiyorum.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
have some fun f.
|
biraz eğlenmek |
|
You should go out and have some fun.
Dışarı çıkıp biraz eğlenmelisiniz.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
do some shopping f.
|
biraz alışveriş yapmak |
|
I did some shopping on my way home.
Eve dönerken biraz alışveriş yaptım.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
take some medicine f.
|
biraz ilaç almak |
|
Tom took some medicine.
Tom biraz ilaç aldı.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
cook some food f.
|
biraz yemek pişirmek |
|
Lidia, can you cook some food to Magdalena, Ania, Piotr and Lech?
Lidia, Magdalena, Ania, Piotr ve Lech için biraz yemek pişirebilir misin?
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
some s.
|
bir miktar |
|
After all, most human activities have some impact on the environment.
Sonuçta, çoğu insan faaliyetinin çevre üzerinde bir miktar etkisi vardır.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
some s.
|
çok |
|
This really does raise some very serious issues.
Bu gerçekten çok ciddi sorunları gündeme getiriyor.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
some s.
|
bir |
|
Between 40% and 50% of professionally employed women in the EU have at some point been exposed to sexual advances.
AB'de profesyonel olarak çalışan kadınların %40 ila %50'si bir noktada cinsel saldırıya maruz kalmıştır.
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
some s.
|
bir parça |
|
The poor regions will simply be less poor than some of those due to become part of the European Union.
Yoksul bölgeler, Avrupa Birliği'nin bir parçası olacak bazı bölgelerden daha az yoksul olacaktır.
More Sentences
|
|
|
| 19 |
Genel |
some s.
|
birtakım |
|
The Committee on Budgets can look forward to some lively debates.
Bütçe Komisyonu'nu birtakım hararetli tartışmalar bekliyor olabilir.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
some s.
|
kimi |
|
Some people can eat all they want and never gain weight.
Kimi insanlar istedikleri kadar yiyebilir ve hiçbir zaman kilo almazlar.
More Sentences
|
| 21 |
Genel |
some s.
|
biraz |
|
There has been some interest in my commitment to Austria.
Avusturya'ya verdiğim taahhüde biraz ilgi oldu.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
some s.
|
birkaç |
|
This topic will remain on our agenda for some months to come.
Bu konu önümüzdeki birkaç ay boyunca gündemimizde kalmaya devam edecek.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
some sort of s.
|
bir tür |
|
It is important that something happens as a result of this recommendation, that there is some sort of legal framework.
Bu tavsiyenin sonucunda bir şeylerin olması, bir tür yasal çerçevenin oluşturulması önemlidir.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
some kind s.
|
bir tür |
|
In doing that we certainly should not treat the number of meetings and summits as some kind of yardstick.
Bunu yaparken kesinlikle toplantı ve zirve sayısını bir tür kıstas olarak ele almamalıyız.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
some other s.
|
başka bir |
|
I have personally, along with some other fellow Members, tabled another amendment.
Ben şahsen diğer bazı Üye arkadaşlarla birlikte başka bir değişiklik önergesi verdim.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
to some degree zf.
|
bir dereceye kadar |
|
I believe we have to some degree, succeeded in doing this.
Bunu bir dereceye kadar başardığımıza inanıyorum.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
some day zf.
|
günün birinde |
|
Some day, the boy disappeared without a trace.
Günün birinde oğlan, iz bırakmadan ortadan kayboldu.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
some time ago zf.
|
bir süre önce |
|
Some time ago, I was given the opportunity to look into this matter more deeply.
Bir süre önce bana bu konuyu daha derinlemesine inceleme fırsatı verildi.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
some day zf.
|
bir gün |
|
Some day we will realise this.
Bir gün bunun farkına varacağız.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
for some reason zf.
|
bazı nedenlerden dolayı |
|
No, I'm just a little tired tonight for some reason.
Hayır, bu gece bazı nedenlerden dolayı biraz yorgunum.
More Sentences
|
| 31 |
Genel |
some zf.
|
kadar |
|
Only this last Tuesday, some 100 migrants broke out of a freight train at Dollands Moor in Folkestone.
Daha geçtiğimiz Salı günü, Folkestone'daki Dollands Moor'da 100 kadar göçmen bir yük treninden kaçtı.
More Sentences
|
| 32 |
Genel |
for some time zf.
|
bir müddet |
|
He ordered him to stay for some time among the army.
Bir müddet askerlerin arasında kalmasını istedi.
More Sentences
|
| 33 |
Genel |
to some extent zf.
|
bir dereceye kadar |
|
To some extent, however, Spain will not break any new ground.
Ancak bir dereceye kadar İspanya yeni bir çığır açmayacaktır.
More Sentences
|
| 34 |
Genel |
some more zf.
|
biraz daha |
|
I would like to take a few moments to confirm what I said earlier and provide some more detailed answers.
Daha önce söylediklerimi teyit etmek ve biraz daha ayrıntılı cevaplar vermek için birkaç dakikanızı ayırmak istiyorum.
More Sentences
|
| 35 |
Genel |
to some extent zf.
|
bir yere kadar |
|
I can understand this problem to some extent.
Bir yere kadar bu problemi anlayabilirim.
More Sentences
|
| 36 |
Genel |
in some ways zf.
|
bazı bakımlardan |
|
This game is similar in some ways to today's American football.
Bu oyun bazı bakımlardan bugünkü Amerikan futboluna benzer.
More Sentences
|
| 37 |
Genel |
some zf.
|
yaklaşık |
|
Some 30,000 people lost their jobs, the biggest lay-off in Canadian history.
Kanada tarihindeki en büyük işten çıkarma ile yaklaşık 30.000 kişi işini kaybetti.
More Sentences
|
| 38 |
Genel |
to some extent zf.
|
bir ölçüde |
|
I am also concerned that to some extent the approach lacks scientific rigour in this area.
Bu alandaki yaklaşımın bir ölçüde bilimsel titizlikten yoksun olmasından da endişe duyuyorum.
More Sentences
|
|
|
| 39 |
Genel |
for some reason zf.
|
her nedense |
|
Women seem to like him for some reason.
Her nedense kadınlar ondan hoşlanıyor gibi görünüyor.
More Sentences
|
| 40 |
Genel |
in some respects zf.
|
bazı konularda |
|
We differ from them in some respects.
Bazı konularda, onlardan farklıyız.
More Sentences
|
| 41 |
Genel |
in some cases zf.
|
bazı durumlarda |
|
They have inefficient and, in some cases, corrupt political systems.
Verimsiz ve bazı durumlarda yozlaşmış siyasi sistemlere sahiptirler.
More Sentences
|
| 42 |
Genel |
some zf.
|
civarında |
|
I welcome this, especially since we have ended up with a budget surplus of some EUR 11 billion.
Özellikle de 11 milyar avro civarında bir bütçe fazlası elde ettiğimiz için bunu memnuniyetle karşılıyorum.
More Sentences
|
| 43 |
Genel |
some other time zf.
|
bir dahaki sefere |
|
I hope that I will be able to help you at some other time.
Bir dahaki sefere sana yardım edebileceğimi sanıyorum.
More Sentences
|
| 44 |
Genel |
in some respects zf.
|
bazı yönlerden |
|
You are wrong in some respects.
Bazı yönlerden hatalısın.
More Sentences
|
| 45 |
Genel |
in some quarters zf.
|
bazı çevrelerde |
|
However, there is too much emphasis in some quarters on travelling time.
Ancak, bazı çevrelerde seyahat süresine çok fazla vurgu yapılmaktadır.
More Sentences
|
| 46 |
Genel |
in some ways zf.
|
bazı açılardan |
|
I am pleased to note that, in some ways, this is already happening more or less spontaneously.
Bazı açılardan bunun zaten az ya da çok kendiliğinden gerçekleştiğini belirtmekten memnuniyet duyuyorum.
More Sentences
|
| 47 |
Genel |
in some places zf.
|
bazı yerlerde |
|
In some places, the ocean is deeper than the tallest mountains are high!
Bazı yerlerde okyanus, en yüksek dağların yüksekliğinden daha derindir!
More Sentences
|
| 48 |
Genel |
some of zm.
|
bazıları |
|
This is what some of those who are legitimately challenging a predatory and inhuman system still expect of Europe.
Yağmacı ve insanlık dışı bir sisteme meşru bir şekilde meydan okuyan bazılarının Avrupa'dan beklediği de budur.
More Sentences
|
| 49 |
Genel |
some of them zm.
|
onların bazıları |
|
Yoko bought some of them.
Yoko onlardan bazılarını satın aldı.
More Sentences
|
| 50 |
Genel |
some zm.
|
bazıları |
|
Some were already a bit drunk.
Bazıları zaten biraz sarhoştu.
More Sentences
|
| 51 |
Genel |
some of them zm.
|
bazıları |
|
We are currently analysing the results - hopefully we will be able to use some of them in our ongoing debate.
Şu anda sonuçları analiz ediyoruz; umarım bunlardan bazılarını devam eden tartışmamızda kullanabiliriz.
More Sentences
|
| 52 |
Genel |
some zm.
|
bazısı |
|
I would however like to concentrate on a number of difficulties, because some do still remain.
Bununla birlikte, bazı zorluklar üzerinde durmak istiyorum, çünkü bazıları hala devam etmektedir.
More Sentences
|
| Phrasals |
|
| 53 |
Öbek Fiiller |
hail from (some place) i.
|
(bir yerli) olmak |
|
This enlargement project is to the little country I hail from, Denmark, a matter of national pride.
Bu genişleme projesi, mensubu olduğum küçük ülke Danimarka için ulusal bir gurur meselesidir.
More Sentences
|
| 54 |
Öbek Fiiller |
poke (one) in (some body part) f.
|
dürtmek |
|
Tom got poked in the eye.
Tom gözünden dürtüldü.
More Sentences
|
| 55 |
Öbek Fiiller |
admit (one) to (something or some place) f.
|
(birini) kabul etmek |
|
This showed that it is possible to admit to a mistake and then change the rules.
Bu, bir hatayı kabul etmenin ve ardından kuralları değiştirmenin mümkün olduğunu gösterdi.
More Sentences
|
| 56 |
Öbek Fiiller |
advance toward (something or some place) f.
|
(bir yere veya amaca doğru) ilerlemek |
|
The soldiers advanced toward the town.
Askerler kasabaya doğru ilerledi.
More Sentences
|
| 57 |
Öbek Fiiller |
count up to (some number) f.
|
(belli bir sayıya) kadar saymak |
|
He can count up to ten with his fingers.
Parmaklarıyla ona kadar sayabiliyor.
More Sentences
|
| General |
|
| 58 |
Genel |
some gate i.
|
bazı yer |
|
| 59 |
Genel |
some practices i.
|
bazı uygulamalar |
|
| 60 |
Genel |
some of the people on the committee i.
|
komiteden birileri |
|
| 61 |
Genel |
some of the people on the committee i.
|
kuruldan birileri |
|
| 62 |
Genel |
some hesitations i.
|
bazı tereddütler |
|
| 63 |
Genel |
some ruins i.
|
bazı kalıntılar |
|
| 64 |
Genel |
some aspects of it i.
|
bazı yönleri |
|
| 65 |
Genel |
clarification of some matters i.
|
bazı hususların açıklığa kavuşması |
|
| 66 |
Genel |
clarification of some points i.
|
bazı noktaların açığa kavuşturulması |
|
| 67 |
Genel |
clarification of some points i.
|
bazı noktaların açıklığa kavuşması |
|
| 68 |
Genel |
clarification of some matters i.
|
bazı hususların açığa kavuşturulması |
|
| 69 |
Genel |
some weeks i.
|
bazı haftalar |
|
| 70 |
Genel |
some of which i.
|
...ların bazıları |
|
| 71 |
Genel |
some other place i.
|
bir başka yer |
|
| 72 |
Genel |
some other place i.
|
başka bir yer |
|
| 73 |
Genel |
some allegations i.
|
bazı iddialar |
|
| 74 |
Genel |
some claims i.
|
bazı iddialar |
|
| 75 |
Genel |
some claims i.
|
birtakım iddialar |
|
| 76 |
Genel |
some allegations i.
|
birtakım iddialar |
|
| 77 |
Genel |
some places i.
|
bazı yerler |
|
| 78 |
Genel |
some kind of hormonal imbalance i.
|
bir tür hormonal dengesizlik |
|
|
|
| 79 |
Genel |
some of these books i.
|
bu kitaplardan bazıları |
|
| 80 |
Genel |
let some fresh air into f.
|
havalandırmak |
|
| 81 |
Genel |
know some f.
|
biraz bilmek |
|
| 82 |
Genel |
show some promise f.
|
umut vermek |
|
| 83 |
Genel |
assign some land to f.
|
arazi tahsis etmek |
|
| 84 |
Genel |
be up to some mischief f.
|
yaramazlık etmek |
|
| 85 |
Genel |
say some hard things f.
|
ağır konuşmak |
|
| 86 |
Genel |
do some serious drinking f.
|
kafayı çekmek |
|
| 87 |
Genel |
leave with some room for choice f.
|
açık kapı bırakmak |
|
| 88 |
Genel |
get some sleep f.
|
kestirmek |
|
| 89 |
Genel |
give something some thought f.
|
bir şeyi iyice düşünmek |
|
| 90 |
Genel |
leave someone some leeway f.
|
açık kapı bırakmak |
|
| 91 |
Genel |
put some money on the side f.
|
bir kenara para ayırmak |
|
| 92 |
Genel |
put some money on the side f.
|
para ayırmak |
|
| 93 |
Genel |
set time aside for someone (for some purpose). f.
|
(birisine) zaman vermek |
|
| 94 |
Genel |
investigate all the characteristics of someone (or some subject) f.
|
ıcığını cıcığını sormak |
|
| 95 |
Genel |
like some very much f.
|
çok hoşlanmak |
|
| 96 |
Genel |
make some shopping f.
|
biraz alışveriş yapmak |
|
| 97 |
Genel |
be up to some mischief f.
|
şeytanlık düşünmek |
|
| 98 |
Genel |
go to (some place) very often f.
|
yol etmek |
|
| 99 |
Genel |
allocate (some) time f.
|
zaman ayırmak |
|
| 100 |
Genel |
spare some time to f.
|
zaman ayırmak |
|
| 101 |
Genel |
spare some time to f.
|
vakit ayırmak |
|
| 102 |
Genel |
allocate (some) time f.
|
vakit ayırmak |
|
| 103 |
Genel |
take some soundings f.
|
nabzını yoklamak |
|
| 104 |
Genel |
take some soundings f.
|
nabzını tutmak |
|
| 105 |
Genel |
round up some muscle f.
|
adam toplamak |
|
| 106 |
Genel |
put some heart into something f.
|
coşku katmak |
|
| 107 |
Genel |
have some say in f.
|
-de söz sahibi olmak |
|
| 108 |
Genel |
earn some amount of money f.
|
eline para geçmek |
|
| 109 |
Genel |
have some amount of money f.
|
eline para geçmek |
|
| 110 |
Genel |
find some amount of money f.
|
eline para geçmek |
|
| 111 |
Genel |
devote some time f.
|
vakit ayırmak |
|
| 112 |
Genel |
catch some shuteye f.
|
uyku bastırmak |
|
| 113 |
Genel |
leave some gap on top f.
|
dudak payı bırakmak |
|
| 114 |
Genel |
get some fresh air f.
|
biraz temiz hava almak |
|
| 115 |
Genel |
make some points f.
|
tespitlerde bulunmak |
|
| 116 |
Genel |
sail from some place to some place else f.
|
yelken açmak |
|
| 117 |
Genel |
find out some way f.
|
bir çaresini bulmak |
|
| 118 |
Genel |
find out some way f.
|
bir yolunu bulmak |
|
| 119 |
Genel |
have some rest f.
|
biraz dinlenmek |
|
| 120 |
Genel |
have some sleep f.
|
biraz uyumak |
|
| 121 |
Genel |
do some sightseeing f.
|
şehir turu yapmak |
|
| 122 |
Genel |
immigrate to some place from some place f.
|
bir yerden başka bir yere göç etmek |
|
| 123 |
Genel |
immigrate into some place from some place f.
|
bir yerden başka bir yere göç etmek |
|
| 124 |
Genel |
receive something from some place f.
|
bir yerden bir şey almak |
|
| 125 |
Genel |
beam someone up (to some place) f.
|
birisini bir yere ışınlamak |
|
| 126 |
Genel |
bed down some place f.
|
gece uyuyacak bir yer bulmak |
|
| 127 |
Genel |
bed down some place f.
|
bir yerde uyumak |
|
| 128 |
Genel |
commute from some place f.
|
(bir yerden/evden vb) işe gelmek |
|
| 129 |
Genel |
come home from some place f.
|
(bir yerden) eve gelmek/dönmek |
|
| 130 |
Genel |
depart for some place f.
|
bir yere gitmek için ayrılmak |
|
| 131 |
Genel |
get some more water f.
|
biraz daha su almak |
|
| 132 |
Genel |
depart from some place f.
|
bir yerden ayrılmak |
|
| 133 |
Genel |
dock at some place f.
|
iskeleye demirlemek |
|
| 134 |
Genel |
take some time off f.
|
biraz ara vermek |
|
| 135 |
Genel |
have some psychic powers f.
|
bazı psişik güçlere sahip olmak |
|
| 136 |
Genel |
eject someone from some place f.
|
birini bir yerden atmak/çıkarmak |
|
| 137 |
Genel |
emigrate from some place to some place f.
|
bir yerden başka bir yere göç etmek |
|
| 138 |
Genel |
embark for some place f.
|
(bir yere gitmek için) yola çıkmak |
|
| 139 |
Genel |
try to make some money f.
|
biraz para kazanmaya çalışmak |
|
| 140 |
Genel |
get some rash on one's back f.
|
sırtında döküntüler olmak |
|
| 141 |
Genel |
run into some setbacks f.
|
bazı aksaklıklarla karşılaşmak |
|
| 142 |
Genel |
make some sort of deal to get it back f.
|
geri almak için bir çeşit anlaşma yapmak |
|
| 143 |
Genel |
show some good will towards change f.
|
değişim yolunda biraz olsun iyi niyet göstermek |
|
| 144 |
Genel |
get some backup from someone f.
|
(birinden) biraz destek almak |
|
| 145 |
Genel |
get some support from someone f.
|
(birinden) biraz destek almak |
|
| 146 |
Genel |
get some more experience f.
|
biraz daha tecrübe kazanmak |
|
| 147 |
Genel |
get some more experience f.
|
biraz daha deneyim kazanmak |
|
| 148 |
Genel |
bring some solutions f.
|
bazı çözümler getirmek |
|
| 149 |
Genel |
look for some revenge f.
|
intikam peşinde olmak |
|
| 150 |
Genel |
stain the carpet with some grape juice f.
|
halıyı üzüm suyu dökerek/ile lekelemek |
|
| 151 |
Genel |
send a signal of some kind f.
|
bir tür sinyal yollamak |
|
| 152 |
Genel |
send a signal of some kind f.
|
bir tür sinyal göndermek |
|
| 153 |
Genel |
drink some beer f.
|
birkaç bira içmek |
|
| 154 |
Genel |
give someone some life lessons f.
|
birine biraz hayat dersi vermek |
|
| 155 |
Genel |
put on some ointment f.
|
(yaraya vb) biraz krem sürmek |
|
| 156 |
Genel |
put on some ointment f.
|
(yaraya vb) biraz merhem sürmek |
|
| 157 |
Genel |
arrange some music for f.
|
müzik ayarlamak |
|
| 158 |
Genel |
get some supplies f.
|
erzak tedarik etmek |
|
| 159 |
Genel |
do some research on f.
|
hakkında biraz araştırma yapmak |
|
| 160 |
Genel |
hear some noises f.
|
bazı sesler duymak |
|
| 161 |
Genel |
do some shopping f.
|
birşeyler almak |
|
| 162 |
Genel |
do some reading f.
|
(bir konu hakkında) birşeyler okumak |
|
| 163 |
Genel |
do some photocopying f.
|
fotokopi çekmek |
|
| 164 |
Genel |
add some oil f.
|
biraz yağ eklemek |
|
| 165 |
Genel |
throw some pottery f.
|
çömlek şekillendirmek |
|
| 166 |
Genel |
come home from (some place or something) f.
|
(bir yerden/şeyden) evine dönmek |
|
| 167 |
Genel |
come home from (some place or something) f.
|
(bir yerden/şeyden) eve gelmek |
|
| 168 |
Genel |
pour some water in the glass f.
|
bardağa biraz su dökmek |
|
| 169 |
Genel |
pour some water in the glass f.
|
bardağa biraz su doldurmak |
|
| 170 |
Genel |
cook some food f.
|
biraz yiyecek pişirmek |
|
| 171 |
Genel |
some sort of s.
|
şöyle bir |
|
| 172 |
Genel |
some s.
|
oldukça çok |
|
| 173 |
Genel |
some s.
|
belirsiz bir miktar |
|
| 174 |
Genel |
some s.
|
acayip |
|
| 175 |
Genel |
some s.
|
çok iyi |
|
| 176 |
Genel |
some s.
|
dikkate değer |
|
| 177 |
Genel |
some s.
|
kayda değer |
|
| 178 |
Genel |
some s.
|
göz ardı edilemez |
|
| 179 |
Genel |
some s.
|
az çok önemli veya çarpıcı |
|
| 180 |
Genel |
some other s.
|
alternatifler arasında olan |
|
| 181 |
Genel |
some other s.
|
bir diğer |
|
| 182 |
Genel |
in some sort zf.
|
bir derecede |
|
| 183 |
Genel |
in some way or another zf.
|
nasılsa |
|
| 184 |
Genel |
by some means or other zf.
|
şu veya bu şekilde |
|
| 185 |
Genel |
in some way or another zf.
|
her hangi bir biçimde veya her nasılsa |
|
| 186 |
Genel |
in some highest degree zf.
|
son derece |
|
| 187 |
Genel |
some zf.
|
ne biçim |
|
| 188 |
Genel |
some day zf.
|
gelecekte |
|
| 189 |
Genel |
some time zf.
|
bir ara |
|
| 190 |
Genel |
in some measure zf.
|
bir dereceye kadar |
|
| 191 |
Genel |
for some reason zf.
|
nedense |
|
| 192 |
Genel |
some day or other zf.
|
bir gün |
|
| 193 |
Genel |
for some reason zf.
|
her nasılsa |
|
| 194 |
Genel |
in some ways zf.
|
bir bakıma |
|
| 195 |
Genel |
some zf.
|
takriben |
|
| 196 |
Genel |
in some wise zf.
|
bir yolda |
|
| 197 |
Genel |
some zf.
|
aşağı yukarı |
|
| 198 |
Genel |
some zf.
|
bir hayli |
|
| 199 |
Genel |
for some time past zf.
|
bir süreden beri |
|
| 200 |
Genel |
in some degree zf.
|
bir dereceye kadar |
|
| 201 |
Genel |
some day or other zf.
|
günün birinde |
|
| 202 |
Genel |
in some way zf.
|
bazı yolla |
|
| 203 |
Genel |
in some way or another zf.
|
her hangi bir biçimde |
|
| 204 |
Genel |
in some measure zf.
|
kısmen |
|
| 205 |
Genel |
in some sort zf.
|
bir bakıma |
|
| 206 |
Genel |
for some reason or other zf.
|
her nedense |
|
| 207 |
Genel |
up to some extend zf.
|
bir yere kadar |
|
| 208 |
Genel |
in some way zf.
|
bir şekilde |
|
| 209 |
Genel |
some zf.
|
epeyce |
|
| 210 |
Genel |
for some time past zf.
|
epey zamandan beri |
|
| 211 |
Genel |
by some means or other zf.
|
herhangi bir şekilde |
|
| 212 |
Genel |
some time later zf.
|
bir zaman sonra |
|
| 213 |
Genel |
some zf.
|
epey |
|
| 214 |
Genel |
in some degree zf.
|
az çok |
|
| 215 |
Genel |
in some degree zf.
|
birazcık |
|
| 216 |
Genel |
for some time zf.
|
bir süre için |
|
| 217 |
Genel |
some other day zf.
|
başka bir gün |
|
| 218 |
Genel |
in some other place zf.
|
başka bir yerde |
|
| 219 |
Genel |
at some length zf.
|
ayrıntılarıyla |
|
| 220 |
Genel |
some more time zf.
|
bir müddet daha |
|
| 221 |
Genel |
for some time now zf.
|
bir süreliğine |
|
| 222 |
Genel |
for some time now zf.
|
bir süredir |
|
| 223 |
Genel |
to some (a certain) extent zf.
|
bir dereceye kadar |
|
| 224 |
Genel |
to some (a certain) extent zf.
|
bir noktaya kadar |
|
| 225 |
Genel |
some time last week zf.
|
geçen hafta bir ara |
|
| 226 |
Genel |
in some way zf.
|
bir şekilde |
|
| 227 |
Genel |
in some limited circumstances zf.
|
bazı sınırlı şartlar altında |
|
| 228 |
Genel |
at some point zf.
|
belli bir noktada |
|
| 229 |
Genel |
at some point zf.
|
belli bir yerde |
|
| 230 |
Genel |
in some instances zf.
|
bazı durumlarda |
|
| 231 |
Genel |
in some respects zf.
|
birçok yönden |
|
| 232 |
Genel |
in some aspects zf.
|
bazı yönlerden |
|
| 233 |
Genel |
in some other cases zf.
|
bazı diğer/başka durumlarda/vakalarda |
|
| 234 |
Genel |
to some zf.
|
kimine göre |
|
| 235 |
Genel |
in some matters zf.
|
bazı hususlarda |
|
| 236 |
Genel |
in some matters zf.
|
bazı konularda |
|
| 237 |
Genel |
at some point zf.
|
bir yerde |
|
| 238 |
Genel |
some extent arbitrary zf.
|
bazı keyfi ölçülerde |
|
| 239 |
Genel |
in some sense zf.
|
bazı bakımlardan |
|
| 240 |
Genel |
after some time zf.
|
bir süre sonra |
|
| 241 |
Genel |
at some length zf.
|
uzun uzadıya |
|
| 242 |
Genel |
in some way zf.
|
bir nevi |
|
| 243 |
Genel |
by some miracle zf.
|
şans eseri |
|
| 244 |
Genel |
by some miracle zf.
|
mucize eseri |
|
| 245 |
Genel |
in some manner zf.
|
belirli bir şekilde |
|
| 246 |
Genel |
in some manner zf.
|
belirsiz yollarla |
|
| 247 |
Genel |
some like ed.
|
gibi |
|
| 248 |
Genel |
some few zm.
|
bazıları |
|
| 249 |
Genel |
some few zm.
|
birkaç kişi |
|
| 250 |
Genel |
some of those zm.
|
onlardan bazıları |
|
| 251 |
Genel |
some of us zm.
|
kimimiz |
|
| 252 |
Genel |
some zm.
|
biraz daha |
|
| 253 |
Genel |
some zm.
|
ilave niteliğindeki belirsiz miktar veya derece |
|
| 254 |
Genel |
-some snk.
|
(belirtilen) şey, özellik, durum veya eylem ile nitelenen anlamını veren bir son ek |
|
| 255 |
Genel |
-some snk.
|
(belirtilen sayıda) üyeden veya kişiden oluşan grup anlamını veren bir son ek |
|
| 256 |
Genel |
-some snk.
|
kromozom anlamını veren bir son ek |
|
| 257 |
Genel |
-some snk.
|
(belirtilen şekildeki) vücuda sahip olan anlamını veren bir son ek |
|
| 258 |
Genel |
there are some people injured expr.
|
yaralılar var |
|
| Phrasals |
|
| 259 |
Öbek Fiiller |
hail from (some place) i.
|
(bir yerden) gelmek |
|
| 260 |
Öbek Fiiller |
hail from (some place) i.
|
(bir yer) kökenli olmak |
|
| 261 |
Öbek Fiiller |
risk of (some inclement weather) i.
|
(kötü hava) riski |
|
| 262 |
Öbek Fiiller |
risk of (some inclement weather) i.
|
(yağmur, kar, şimşek) olasılığı |
|
| 263 |
Öbek Fiiller |
apportion something out (among some people) f.
|
bölüştürmek |
|
| 264 |
Öbek Fiiller |
route (someone or something) around (something or some place) f.
|
problemli bölgeye girmeyip etrafından geçecek şekilde yönlendirmek |
|
| 265 |
Öbek Fiiller |
apportion something out (among some people) f.
|
paylaştırmak |
|
| 266 |
Öbek Fiiller |
route (someone or something) around (something or some place) f.
|
yan/tali yola yönlendirmek |
|
| 267 |
Öbek Fiiller |
apportion something out (among some people) f.
|
taksim etmek |
|
| 268 |
Öbek Fiiller |
apportion something out (among some people) f.
|
bölüp dağıtmak |
|
| 269 |
Öbek Fiiller |
poke (one) in (some body part) f.
|
(bir yerini) çıkarmak |
|
| 270 |
Öbek Fiiller |
poke (one) in (some body part) f.
|
(birisini bir yerine) bir şey sokmak/bir şey batırmak |
|
| 271 |
Öbek Fiiller |
book someone through (to some place) f.
|
yer ayırtmak |
|
| 272 |
Öbek Fiiller |
book someone through (to some place) f.
|
rezervasyon yaptırmak |
|
| 273 |
Öbek Fiiller |
book someone through (to some place) f.
|
biletini almak |
|
| 274 |
Öbek Fiiller |
set something before (someone, something, or some creature) f.
|
(birini veya bir şeyi başka birinin veya bir şeyin) tam önüne yerleştirmek/koymak |
|
| 275 |
Öbek Fiiller |
set something before (someone, something, or some creature) f.
|
(birinin veya bir şeyin) önüne (birini veya bir şey) yerleştirmek/koymak |
|
| 276 |
Öbek Fiiller |
set something before (someone, something, or some creature) f.
|
(birine veya bir şeye bir şey) vermek |
|
| 277 |
Öbek Fiiller |
burst in (to some place) f.
|
odaya pat diye girmek/dalmak |
|
| 278 |
Öbek Fiiller |
burst in (to some place) f.
|
içeri dalmak |
|
| 279 |
Öbek Fiiller |
burst in (to some place) f.
|
birden/kapıyı çalmadan/münasebetsizce içeri girmek |
|
| 280 |
Öbek Fiiller |
put (one) out of (something or some place) f.
|
(birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak |
|
| 281 |
Öbek Fiiller |
put (one) out of (something or some place) f.
|
(birini/bir hayvanı bir yerden) çıkmaya zorlamak |
|
| 282 |
Öbek Fiiller |
run by (some place) f.
|
(bir yere) uğramak/gidip gelmek/girip çıkmak |
|
| 283 |
Öbek Fiiller |
run by (some place) f.
|
kısa süreliğine (bir yerde) durmak |
|
| 284 |
Öbek Fiiller |
come on into (some place) f.
|
içeri buyurun demek |
|
| 285 |
Öbek Fiiller |
come on into (some place) f.
|
buyurun demek |
|
| 286 |
Öbek Fiiller |
come on into (some place) f.
|
'-e gelsenize demek |
|
| 287 |
Öbek Fiiller |
come on into (some place) f.
|
(içeri) buyurmaz mısınız demek |
|
| 288 |
Öbek Fiiller |
come on into (some place) f.
|
kibarca içeri girin demek |
|
| 289 |
Öbek Fiiller |
compute (something) at (some amount) f.
|
(bir şeyin belli bir miktarda) olduğunu saptamak |
|
| 290 |
Öbek Fiiller |
compute (something) at (some amount) f.
|
(bir şeyin toplamını) hesaplamak |
|
| 291 |
Öbek Fiiller |
conduct (someone or something) into (some place) f.
|
(birini ya da bir şeyi bir yere) götürmek |
|
| 292 |
Öbek Fiiller |
conduct (someone or something) into (some place) f.
|
(birini ya da bir şeyi bir yere) yöneltmek |
|
| 293 |
Öbek Fiiller |
conduct (someone or something) out of (some place) f.
|
(birini ya da bir şeyi bir yerden) çıkarmak |
|
| 294 |
Öbek Fiiller |
conduct (someone or something) out of (some place) f.
|
(birini ya da bir şeyi bir yerden) dışarı götürmek |
|
| 295 |
Öbek Fiiller |
carry in (some place) f.
|
(bir yere) taşımak |
|
| 296 |
Öbek Fiiller |
carry in (some place) f.
|
(kapalı bir yere) götürmek |
|
| 297 |
Öbek Fiiller |
carry in (some place) f.
|
(bir şeyin içine) koymak |
|
| 298 |
Öbek Fiiller |
carry into (some place) f.
|
(bir yere) taşımak |
|
| 299 |
Öbek Fiiller |
carry into (some place) f.
|
(kapalı bir yere) götürmek |
|
| 300 |
Öbek Fiiller |
carry into (some place) f.
|
(bir şeyin içine) koymak |
|
| 301 |
Öbek Fiiller |
carry someone or something into some place f.
|
(bir yere) taşımak |
|
| 302 |
Öbek Fiiller |
carry someone or something into some place f.
|
(kapalı bir yere) götürmek |
|
| 303 |
Öbek Fiiller |
carry someone or something into some place f.
|
(bir şeyin içine) koymak |
|
| 304 |
Öbek Fiiller |
carry (someone or something) over to (some place) f.
|
(bir yere kadar) taşımak |
|
| 305 |
Öbek Fiiller |
carry (someone or something) over to (some place) f.
|
(bir şeyin yanına) götürmek |
|
| 306 |
Öbek Fiiller |
carry (someone or something) over to (some place) f.
|
(bir şeyin önüne/üstüne) götürüp koymak |
|
| 307 |
Öbek Fiiller |
charge in (to some place) f.
|
aceleyle içeri girmek |
|
| 308 |
Öbek Fiiller |
charge in (to some place) f.
|
hızla içeri dalmak |
|
| 309 |
Öbek Fiiller |
charge in (to some place) f.
|
çılgınlar gibi koşarak içeri girmek |
|
| 310 |
Öbek Fiiller |
snoop about (something or some place) f.
|
(bir şeyi veya bir yeri) aramak |
|
| 311 |
Öbek Fiiller |
snoop about (something or some place) f.
|
(bir şeyi veya bir yeri) araştırmak |
|
| 312 |
Öbek Fiiller |
snoop about (something or some place) f.
|
(bir şeyi veya bir yeri) incelemek/eşelemek |
|
| 313 |
Öbek Fiiller |
abstract (something) from (something or some place) f.
|
(bir şeyden veya bir yerden) bir şeyi izinsiz almak |
|
| 314 |
Öbek Fiiller |
abstract (something) from (something or some place) f.
|
(bir şeyden veya bir yerden) bir şeyi çalmak |
|
| 315 |
Öbek Fiiller |
abstract (something) from (something or some place) f.
|
(bir şeyden veya bir yerden) bir şeyi aşırmak |
|
| 316 |
Öbek Fiiller |
abstract (something) from (something or some place) f.
|
(bir şeyden veya bir yerden) bir şeyi yürütmek |
|
| 317 |
Öbek Fiiller |
abstract (something) from (something or some place) f.
|
özet çıkarmak/özetlemek |
|
| 318 |
Öbek Fiiller |
adjourn to (some place) f.
|
başka bir yere geçmek için ara vermek/yarıda kesmek |
|
| 319 |
Öbek Fiiller |
admit (someone or something) into (something or some place) f.
|
delil kabul etmek |
|
| 320 |
Öbek Fiiller |
admit (someone or something) into (something or some place) f.
|
(birini) kabul etmek |
|
| 321 |
Öbek Fiiller |
admit (someone or something) into (something or some place) f.
|
(birini) üye etmek |
|
| 322 |
Öbek Fiiller |
admit (someone or something) into (something or some place) f.
|
(birinin) girmesine izin vermek |
|
| 323 |
Öbek Fiiller |
admit (someone or something) into (something or some place) f.
|
(birini) geçirmek/içeri almak |
|
| 324 |
Öbek Fiiller |
admit (one) to (something or some place) f.
|
(birini) üye etmek |
|
| 325 |
Öbek Fiiller |
admit (one) to (something or some place) f.
|
(birinin) girmesine izin vermek |
|
| 326 |
Öbek Fiiller |
admit (one) to (something or some place) f.
|
(birini) geçirmek/içeri almak |
|
| 327 |
Öbek Fiiller |
admit someone (in)to (some place) f.
|
(birinin bir yere) girmesine izin vermek |
|
| 328 |
Öbek Fiiller |
admit someone (in)to (some place) f.
|
(birini bir yere) sokmak |
|
| 329 |
Öbek Fiiller |
admit someone (in)to (some place) f.
|
(birini bir yere) kabul etmek |
|
| 330 |
Öbek Fiiller |
advance on (something or some place) f.
|
(bir yere veya amaca doğru) ilerlemek |
|
| 331 |
Öbek Fiiller |
advance on (something or some place) f.
|
(bir yere doğru) yürümek |
|
| 332 |
Öbek Fiiller |
advance upon (something or some place) f.
|
(bir yere veya amaca doğru) ilerlemek |
|
| 333 |
Öbek Fiiller |
advance upon (something or some place) f.
|
(bir yere doğru) yürümek |
|
| 334 |
Öbek Fiiller |
advance toward (something or some place) f.
|
(bir yere doğru) yürümek |
|
| 335 |
Öbek Fiiller |
pull in(to some place) f.
|
arabayı bir yere sürmek/çekmek |
|
| 336 |
Öbek Fiiller |
decide among some people f.
|
aralarında bir seçim yapmak |
|
| 337 |
Öbek Fiiller |
divvy something up among some people f.
|
arasında bölmek/paylaştırmak |
|
| 338 |
Öbek Fiiller |
slope down (to something or some place) f.
|
aşağıya doğru uzanmak |
|
| 339 |
Öbek Fiiller |
bring someone over from some place f.
|
birini (yakın veya uzak bir yerden) getirmek |
|
| 340 |
Öbek Fiiller |
carry someone into some place f.
|
birini bir yere taşımak |
|
| 341 |
Öbek Fiiller |
winter over (some place) f.
|
bir yerde kışlamak |
|
| 342 |
Öbek Fiiller |
throw someone out of some place f.
|
birini bir yerden dışarıya atmak |
|
| 343 |
Öbek Fiiller |
starve someone out of some place f.
|
birini aç bırakarak bir yerden çıkmaya zorlamak |
|
| 344 |
Öbek Fiiller |
lay over in some place f.
|
bir yerde duraklamak/durmak |
|
| 345 |
Öbek Fiiller |
ask someone in (some place) f.
|
birisini içeriye davet etmek |
|
| 346 |
Öbek Fiiller |
retrieve someone from some place f.
|
birisini bir yerden almak |
|
| 347 |
Öbek Fiiller |
move to some place f.
|
bir yere taşınmak |
|
| 348 |
Öbek Fiiller |
bar someone from some place f.
|
birisinin bir yere girmesini engellemek |
|
| 349 |
Öbek Fiiller |
creep out of some place furtively f.
|
bir yerden sinsice çıkmak |
|
| 350 |
Öbek Fiiller |
cross from some place to some place f.
|
bir yerden bir yere geçmek |
|
| 351 |
Öbek Fiiller |
draw something out of some place f.
|
bir yerden bir şeyi çekip çıkarmak |
|
| 352 |
Öbek Fiiller |
clear something from some place f.
|
bir yerden bir şeyleri kaldırmak/temizlemek/toplamak |
|
| 353 |
Öbek Fiiller |
slink out of some place f.
|
bir yerden sinsice çıkmak |
|
| 354 |
Öbek Fiiller |
leave for some place f.
|
bir yere gitme için (bir yerden) ayrılmak |
|
| 355 |
Öbek Fiiller |
run out of some place f.
|
bir yerden tüymek |
|
| 356 |
Öbek Fiiller |
order someone out of some place f.
|
birine dışarıya çıkmasını söylemek/emretmek |
|
| 357 |
Öbek Fiiller |
bar someone from some place f.
|
birisinin bir yere girişini engellemek |
|
| 358 |
Öbek Fiiller |
stagger out of some place f.
|
bir yerden sendeleyerek çıkmak |
|
| 359 |
Öbek Fiiller |
ticket someone for some place f.
|
birine bir yere gitmesi için bilet vermek |
|
| 360 |
Öbek Fiiller |
chase someone away from some place f.
|
birini bir yerden defetmek/kovmak |
|
| 361 |
Öbek Fiiller |
call someone over (to some place) f.
|
birisini çağırmak |
|
| 362 |
Öbek Fiiller |
sweep out of some place f.
|
bir yerden hızla çıkmak |
|
| 363 |
Öbek Fiiller |
send someone over to some place f.
|
birini bir yere göndermek |
|
| 364 |
Öbek Fiiller |
usher someone into some place f.
|
birine bir yere kadar eşlik etmek |
|
| 365 |
Öbek Fiiller |
sleep over (with someone) (some place) f.
|
başkasında uyumak |
|
| 366 |
Öbek Fiiller |
cast something back some place f.
|
bir şeyi bir yere geri atmak |
|
| 367 |
Öbek Fiiller |
chuck someone out of some place f.
|
birini yaka paça dışarı atmak |
|
| 368 |
Öbek Fiiller |
take something into some place f.
|
bir yere bir şey getirmek |
|
| 369 |
Öbek Fiiller |
leave for some place f.
|
bir yere gitmek için yola çıkmak |
|
| 370 |
Öbek Fiiller |
clear someone out of some place f.
|
birilerini dışarı çıkarmak |
|
| 371 |
Öbek Fiiller |
barge in to some place f.
|
birden içeri dalmak |
|
| 372 |
Öbek Fiiller |
block (someone or something) in some place f.
|
birinin geçiş yolunu tıkamak |
|
| 373 |
Öbek Fiiller |
stagger into some place f.
|
bir yere sendeleyerek girmek |
|
| 374 |
Öbek Fiiller |
snug down (some place) f.
|
bir yere kurulmak/oturmak |
|
| 375 |
Öbek Fiiller |
race someone to some place f.
|
biriyle bir yere kadar yarışmak |
|
| 376 |
Öbek Fiiller |
move (from some place) (to some place) f.
|
bir yerden başka bir yere taşınmak |
|
| 377 |
Öbek Fiiller |
usher someone or something out of some place f.
|
birine (bir yerden çıkarken) eşlik etmek |
|
| 378 |
Öbek Fiiller |
bustle about some place f.
|
bir yere koşturmak |
|
| 379 |
Öbek Fiiller |
invite someone into some place f.
|
birini içeri buyur etmek |
|
| 380 |
Öbek Fiiller |
chase someone away from some place f.
|
birinin bir yerden gitmesini sağlamak |
|
| 381 |
Öbek Fiiller |
bring someone or something in(to) some place f.
|
birini bir yere getirmek/içeri almak |
|
| 382 |
Öbek Fiiller |
bundle someone off to some place f.
|
birisini bir yere göndermek |
|
| 383 |
Öbek Fiiller |
leave from some place f.
|
bir yerden hareket etmek/ayrılmak |
|
| 384 |
Öbek Fiiller |
haul something from some place (to some place) f.
|
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak |
|
| 385 |
Öbek Fiiller |
fork over (some money) f.
|
bir şey için ödeme yapmak |
|
| 386 |
Öbek Fiiller |
fork over (some money) f.
|
bir şey için harcama yapmak |
|
| 387 |
Öbek Fiiller |
fork (some money) over f.
|
bir şey için ödeme yapmak |
|
| 388 |
Öbek Fiiller |
fork (some money) over f.
|
bir şey için harcama yapmak |
|
| 389 |
Öbek Fiiller |
remember someone from some place f.
|
birini bir yerden hatırlamak/anımsamak |
|
| 390 |
Öbek Fiiller |
run out of some place f.
|
bir yerden kaçmak |
|
| 391 |
Öbek Fiiller |
pipe something into some place f.
|
boru ile taşımak/iletmek |
|
| 392 |
Öbek Fiiller |
winter over (some place) f.
|
bir yerde kışı geçirmek |
|
| 393 |
Öbek Fiiller |
invite someone into some place f.
|
birini içeri davet etmek |
|
| 394 |
Öbek Fiiller |
haul something (from some place) to some place f.
|
bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak |
|
| 395 |
Öbek Fiiller |
start off from some place f.
|
bir yerden yola çıkmak/koyulmak |
|
| 396 |
Öbek Fiiller |
track something (mud etc) into some place f.
|
bir yere çamurlu ayakkabılarıyla girmek |
|
| 397 |
Öbek Fiiller |
lead back to some place f.
|
bir yerin dönüş yolu olmak |
|
| 398 |
Öbek Fiiller |
start from some place f.
|
bir yerden yola çıkmak |
|
| 399 |
Öbek Fiiller |
repatriate someone to some place f.
|
birini (ülkesine vb) geri göndermek |
|
| 400 |
Öbek Fiiller |
hurl someone out of some place f.
|
birilerini bir yerden atmak/kovmak |
|
| 401 |
Öbek Fiiller |
barge in some place f.
|
birden içeri dalmak |
|
| 402 |
Öbek Fiiller |
sign someone out of some place f.
|
birinin çıkışını/ayrılışını kaydetmek |
|
| 403 |
Öbek Fiiller |
ask someone into (some place) f.
|
birisini içeriye davet etmek |
|
| 404 |
Öbek Fiiller |
carry someone back to some time f.
|
geçmişte bir zamana götürmek |
|
| 405 |
Öbek Fiiller |
breeze out of some place f.
|
hızla kaçmak |
|
| 406 |
Öbek Fiiller |
carry someone back to some time f.
|
geçmişe götürmek |
|
| 407 |
Öbek Fiiller |
run out of some place f.
|
hızla/koşarak çıkmak |
|
| 408 |
Öbek Fiiller |
breeze in to some place f.
|
içeriye dalmak |
|
| 409 |
Öbek Fiiller |
breeze in to some place f.
|
içeriye dalıvermek |
|
| 410 |
Öbek Fiiller |
winter over (some place) f.
|
kışı bir yerde geçirmek |
|
| 411 |
Öbek Fiiller |
chase someone out of some place f.
|
kovalayarak atmak/kovmak |
|
| 412 |
Öbek Fiiller |
hound someone from some place f.
|
kovalayarak atmak/kovmak |
|
| 413 |
Öbek Fiiller |
hound someone out (of something or some place) f.
|
kovalayarak atmak/kovmak |
|
| 414 |
Öbek Fiiller |
chase someone (or an animal) in(to) some place f.
|
kovalayarak bir yere sokmak |
|
| 415 |
Öbek Fiiller |
mail something from some place f.
|
posta ile birine bir yerden bir şey göndermek |
|
| 416 |
Öbek Fiiller |
barge in to some place f.
|
paldır küldür girmek |
|
| 417 |
Öbek Fiiller |
stampede in(to some place) f.
|
panikle bir yere kaçışmak |
|
| 418 |
Öbek Fiiller |
slip off (to some place) f.
|
sıvışmak |
|
| 419 |
Öbek Fiiller |
steal out of some place f.
|
sinsice bir yerden kaçmak/sıvışmak |
|
| 420 |
Öbek Fiiller |
breeze out of some place f.
|
sıvışmak |
|
| 421 |
Öbek Fiiller |
barge in some place f.
|
paldır küldür girmek |
|
| 422 |
Öbek Fiiller |
flush someone out of some place f.
|
saklandıkları yuvalarından çıkartmak |
|
| 423 |
Öbek Fiiller |
drop up (some place) f.
|
(kuzeyde/daha yüksek bir yerde) bir yeri ziyaret etmek |
|
| 424 |
Öbek Fiiller |
usher someone into some place f.
|
(konser/sinema vb) birini bir yere getirmek |
|
| 425 |
Öbek Fiiller |
cross over into some place f.
|
(sınırdan vb geçerek) bir yere girmek |
|
| 426 |
Öbek Fiiller |
sign someone out of some place f.
|
(kayıt defterine vb) birinin çıkışını/ayrılışını not etmek/yazmak |
|
| 427 |
Öbek Fiiller |
sail for some place f.
|
-e yola çıkmak |
|
| 428 |
Öbek Fiiller |
ride to some place f.
|
(bisikletle/atla vb) bir yere gitmek |
|
| 429 |
Öbek Fiiller |
uproot something from some place f.
|
(çiçeği/bitkiyi) -den sökmek |
|
| 430 |
Öbek Fiiller |
set someone back (some amount of money) f.
|
(bir miktar para) mal olmak |
|
| 431 |
Öbek Fiiller |
migrate (from some place) (to some place) f.
|
(bir yerden başka bir yere) göç etmek |
|
| 432 |
Öbek Fiiller |
barge in some place f.
|
(kapıyı vb. çalmadan) lappadak girmek |
|
| 433 |
Öbek Fiiller |
barge in to some place f.
|
(kapıyı vb. çalmadan) lappadak girmek |
|
| 434 |
Öbek Fiiller |
race someone to some place f.
|
'e kadar yarışmak |
|
| 435 |
Öbek Fiiller |
leave for some place f.
|
(belirli bir yere gitmek üzere) yola çıkmak |
|
| 436 |
Öbek Fiiller |
steam out (of some place) f.
|
(buhar gücü ile çalışan gemi) bir yerden çıkmak |
|
| 437 |
Öbek Fiiller |
cross over into some place f.
|
(sınırı/köprüyü/nehri vb geçerek) bir yerden bir yere geçmek /gitmek |
|
| 438 |
Öbek Fiiller |
sail for some place f.
|
-e yelken açmak |
|
| 439 |
Öbek Fiiller |
yank (someone or something) into (something or some place) f.
|
tutup içeri çekmek |
|
| 440 |
Öbek Fiiller |
yank (someone or something) into (something or some place) f.
|
ittirmek |
|
| 441 |
Öbek Fiiller |
yank (someone or something) into (something or some place) f.
|
ittirerek, zorla bir şey yaptırmak |
|
| 442 |
Öbek Fiiller |
cower down with (some emotion) f.
|
(belli bir duyguyla) çömelmek |
|
| 443 |
Öbek Fiiller |
cower down with (some emotion) f.
|
(belli bir duyguyla) sinmek |
|
| 444 |
Öbek Fiiller |
cower down with (some emotion) f.
|
(belli bir duyguyla) yer çökmek |
|
| 445 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) to (some place) f.
|
(birisini bir yere) sürmek |
|
| 446 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) to (some place) f.
|
(birini geldiği yere) göndermek |
|
| 447 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) to (some place) f.
|
(birini bir yere) tehcir etmek |
|
| 448 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) to (some place) f.
|
sınır dışı etmek |
|
| 449 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) from (some place) f.
|
(birisini bir yerden) göndermek |
|
| 450 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) from (some place) f.
|
(birisini bulunduğu ülkeden) göndermek |
|
| 451 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) from (some place) f.
|
(birisini geldiği ülkeye) göndermek |
|
| 452 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) from (some place) f.
|
(birisini ülke dışına) çıkarmak |
|
| 453 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) from (some place) f.
|
sınır dışı etmek |
|
| 454 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) from (some place) to (some place) f.
|
(birisini bir yerden başka bir yere) göndermek |
|
| 455 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) from (some place) to (some place) f.
|
(birini bir ülkeden başka bir ülkeye) göndermek |
|
| 456 |
Öbek Fiiller |
deport (someone) from (some place) to (some place) f.
|
sınır dışı etmek |
|
| 457 |
Öbek Fiiller |
deport someone (from some place) (to some other place) f.
|
(birisini bir yerden başka bir yere) göndermek |
|
| 458 |
Öbek Fiiller |
deport someone (from some place) (to some other place) f.
|
(birini bir ülkeden başka bir ülkeye) göndermek |
|
| 459 |
Öbek Fiiller |
deport someone (from some place) (to some other place) f.
|
sınır dışı etmek |
|
| 460 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
çok yüksekten yere çakılmak |
|
| 461 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
yüksekten düşmek |
|
| 462 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
ani/ciddi düşüş yaşamak |
|
| 463 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
çakılmak |
|
| 464 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
ciddi ölçüde gerilemek |
|
| 465 |
Öbek Fiiller |
see (one) down (to something or some place) f.
|
-e kadar geçirmek |
|
| 466 |
Öbek Fiiller |
see (one) down (to something or some place) f.
|
uğurlamak |
|
| 467 |
Öbek Fiiller |
see (one) down (to something or some place) f.
|
yolcu etmek |
|
| 468 |
Öbek Fiiller |
see (one) down (to something or some place) f.
|
aşağıya kadar eşlik etmek |
|
| 469 |
Öbek Fiiller |
evict (one) from (some place) f.
|
(birini bir yerden) çıkarmak |
|
| 470 |
Öbek Fiiller |
evict (one) from (some place) f.
|
(birini bir yerden) zorla çıkarmak |
|
| 471 |
Öbek Fiiller |
evict (one) from (some place) f.
|
(birini bir yerden) atmak |
|
| 472 |
Öbek Fiiller |
evict (one) from (some place) f.
|
(birini) evden atmak |
|
| 473 |
Öbek Fiiller |
evict (one) from (some place) f.
|
(birini) evden çıkarmak |
|
| 474 |
Öbek Fiiller |
evict (one) from (some place) f.
|
(birini bir yerden) tahliye etmek |
|
| 475 |
Öbek Fiiller |
exile (someone) to (some place) f.
|
(birini bir yere) sürmek |
|
| 476 |
Öbek Fiiller |
exile (someone) to (some place) f.
|
(birini bir yere) sürgüne göndermek/yollamak |
|
| 477 |
Öbek Fiiller |
exile (someone) to (some place) f.
|
(birini bir yere) sürgün etmek |
|
| 478 |
Öbek Fiiller |
exile (someone) to (some place) f.
|
(birini) cezalandırma amaçlı (başka bir yere) göndermek/yollamak |
|
| 479 |
Öbek Fiiller |
extradite (someone) from (some place) f.
|
(bir suçluyu bir yerden) iade etmek |
|
| 480 |
Öbek Fiiller |
extradite (someone) from (some place) f.
|
(bir suçluyu bir yerden) ülkesine iade etmek |
|
| 481 |
Öbek Fiiller |
extradite (someone) from (some place) f.
|
(birini bir yerden) ülkesine geri göndermek |
|
| 482 |
Öbek Fiiller |
extradite (someone) from (some place) to (some place) f.
|
(bir suçluyu bir yerden) suçu işlediği yere gitmeye zorlamak |
|
| 483 |
Öbek Fiiller |
extradite (someone) from (some place) to (some place) f.
|
(bir suçluyu) ceza alması için suçu işlediği yere teslim etmek/göndermek |
|
| 484 |
Öbek Fiiller |
filter in (some place) f.
|
(bir yere) yavaş yavaş sızmak |
|
| 485 |
Öbek Fiiller |
filter in (some place) f.
|
(bir yere) yavaş yavaş yayılmak |
|
| 486 |
Öbek Fiiller |
filter in (some place) f.
|
(bir yerden) yavaş yavaş geçmek |
|
| 487 |
Öbek Fiiller |
filter in (some place) f.
|
(bir yere) yavaş yavaş girmek |
|
| 488 |
Öbek Fiiller |
filter in (some place) f.
|
(bir yere) kademeli olarak girmek |
|
| 489 |
Öbek Fiiller |
filter into (some place) f.
|
(bir yere) yavaş yavaş sızmak |
|
| 490 |
Öbek Fiiller |
filter into (some place) f.
|
(bir yere) yavaş yavaş yayılmak |
|
| 491 |
Öbek Fiiller |
filter into (some place) f.
|
(bir yerden) yavaş yavaş geçmek |
|
| 492 |
Öbek Fiiller |
filter into (some place) f.
|
(bir yere) yavaş yavaş girmek |
|
| 493 |
Öbek Fiiller |
filter into (some place) f.
|
(bir yere) kademeli olarak girmek |
|
| 494 |
Öbek Fiiller |
make (some amount of money) in (something) f.
|
(bir şeyden belli bir miktar) para kazanmak |
|
| 495 |
Öbek Fiiller |
make (some amount of money) in (something) f.
|
(bir şeyden belli bir miktar) para yapmak |
|
| 496 |
Öbek Fiiller |
raise (someone or something) from (some state) f.
|
(birini/bir şeyi) alıp yetiştirmek/büyütmek |
|
| 497 |
Öbek Fiiller |
raise (someone or something) from (some state) f.
|
(birini/bir şeyi) belli bir yaştan/dönemden itibaren yetiştirmek |
|
| 498 |
Öbek Fiiller |
raise (someone or something) from (some state) f.
|
(birini/bir şeyi) belli bir yaştan/dönemden itibaren büyütmek |
|
| 499 |
Öbek Fiiller |
raise (someone or something) from (some state) f.
|
(birinin) hayatını/durumunu iyileştirmek |
|
| 500 |
Öbek Fiiller |
raise (someone or something) from (some state) f.
|
(birinin) hayatına değer katmak |
|
